18 Eylül 2014 Perşembe

Babaanne Binnurina'nın Gönlünden Kopanlar...

Canım,nurtanem,biricik torunum Defne Pera'm....
Bu satırları sana sen tam 22 günlükken yazmaya fırsat bulabiliyorum..Tatlışım hergün gelişimini izlemek,senin kokunu içime çekmek öylesine mutlu ediyorki beni...Doğduğun günden beri sadece 2 gün göremedim seni..Evdeki işleride yoluna koymak üzere Küçükyalı'ya geçmiştim..
İşte o 2 günde sana duyduğum hasreti kelimelerle anlatabilmem imkansız meleğim..Dönüş yolunda; sana,mis kokuna kavuşma heyecanım öylesine yoğunduki sanki o mis kokunu duyuyordum !!!
18 günlükken Anneciğin ,Babacığın ve ben bizim eve geçtik..Dedeciğinde çok mutlu oldu...Ertesigün 19.cu gününde babişkonun deyimiyle <<geleneksel pazar yemeğimizi>> yerken artık 4 kişi değil 5 kişiydik...Evimizi onurlandırdın,evimizi şenlendirdin güzel prenses...Kadehlerimizi yeni hayatımıza yani sana kaldırdık birtanem..
Anneciğinle ve seninle birlikte koşturma içinde ama son derece zevkli geçen günlerin sonunda babacığının nasıl eve koşarak geldiğini ve seni nasıl içi titriyerek koklayışını,sevişini seyretmekte apayrı bir keyifti benim için..
Nurtanem,prensesim tüm dualarımda artık sende varsın..Tabii doğduğundan beri değil ana rahmine düştüğün günden beri..:))
Ailemizin küçük ama çok kıymetli paketi, minik prensesim seni çok seviyorum...
Babaannen Binnurina...







12 Eylül 2014 Cuma

İlk Anlar İlk Anılar - İlk Hafta -

                                                           
              

                                                                                                       25.08.2014 Pazartesi
                                                                                                                               

Bugün tam (dolu dolu) 40 haftalık hamileyim. Kontrole gittik, Fatih Bey'e. Çatı kontrolü yaptı ve hiç açılma olmadığını söyledi. "Aralık başlangıçlılar doğurdu, sen Kasım'sın hala birşey yok" dedi. Bebek içerde fazla kalırsa sağlığı riske girermiş, kordon dolonabilir, dışkısını yapabilirmiş. Ayrıca Cuma-Cumartesi-Pazar Fatih Bey  Edremit'e gidecekmiş. Acil bir durum olsa kendi doktorum doğurtmayacak, başkası olacaktı. Bu risklerin hiçbirini alamazdık. Fatih Bey "İstersen sezeryanla alalım, hiç sıkıntıya sokma kendini de bebeği de" dedi. "Sezeryan" kelimesini duyunca dünyam başıma yıkılmıştı. Ben kendimi buna hazırlamamıştım. 10 ay boyunca normal doğum videoları izledim sırf kendimi hazırlamak, neyle karşılacağımı bilmek için. Ama hiç sezeryan izlemedim. Ne olduğunu bilme / izleme gereği duymadım. Hiç istemiyordum sezeryan olmak. O gün biraz ağlamaklı oldum ama kızımın sağlığı için kabul etmekten başka çarem yoktu. Asıl planım Beko'yla birlikte doğuma girmekti, o bana destek olacaktı, elimi tutup, benimle nefes alıp verecekti. Ve kızımızı birlikte kucağımıza alacaktık, doğum fotoğrafları çekilecekti. Bunların hepsi bitti bir anda çünkü sezeryanda kimseyi içeri almıyorlar. Hemen ertesi gün 13:00 için randevu aldı Fatih Bey...



                                                                                                        26.08.2014 / Salı
                                                                                                                                       


Salı günü sabah 8'e kadar kahvaltı yapıp, 11'de hastaneye gittik. Kan tahlili yapıp, hemen ameliyata hazırladılar beni. Tam 13:00'da aldılar ameliyathaneye. Çok gergindim, çok korktum...


Ameliyathanede anestezi uzmanıyla biraz sohbet ettik. Elime damar yolunu takarken biraz acıdığını belli ettim. "Şimdi anlaşıldı neden epiduralden vazgeçtiğin" dedi. "Gözler mavi, evet beyler iddia açıldı, bebeğin gözleri mavi olacak diyenler" dedi. "Narkoza başlıyoruz, güle güle" dedi. Saniyeler içinde "genzim yanıyor" dedim ve bayıldım. Baygın olduğum süre içinde hep horluyormuşum gibi geldi. Beni içeri 13:00'da aldılar, kızımı da 13:07'de çıkarmışlar. Aşkım 7 dakika sonra doğmuş. Benim çıkmam da 55 dakikayı bulmuş. Ameliyathaneden çıkmadan ayılttılar beni, sedye değiştirdim ve odama götürdüler. Yarı baygın bir kaç saat yattım odada. Bir sürü ziyaretçi vardı ama çok hatırlamıyorum narkozun etkisinden.

Sonra kızımı getirdiler. Onunla ilk temasımız, ilk buluşma, tanışma anımız çok özeldi... Çok heyecanlandım. Tarif edemeyeceğim b,r duygu seli aldı beni. Ve pek tabii ki canım kızımı kucağıma alır almaz ağlamaya başladım. Hatta onu odada hemşirenin kucağında görür görmez başladım ağlamaya. O an kelimelerin kifayetsiz kaldığı andı...



 

 




















Canım kızım...Aylardır merakla, heyecanla seni bekliyordum. Kokunu içime çekmeyi özlemle içime çekmeyi bekliyordum. Ve şimdi o an geldi. Ohhh mis gibi kokuyorsun, süt kokulum. Yumuşacık tenin, dokunmaya kıyamıyorum. Minicik ellerin, ayakların, güzel mi güzel yüzün, gözlerin... Hoşgeldin miniğim, hoşgeldin prensesim gönlümüzün en güzel köşesine. Aşkım, gönlümün sultanı, öpmeye, kokunu içime çekmeye doyamıyorum canım bebeğim benim!!!



Bu arada bir sürü ziyaretçimiz geldi. Okuldan arkadaşlarım, bizim tayfa, annemin arkadaşları, kuzenleri vs. Bugünü hayal meyal hatırlıyorum narkoz yüzünden. Birlaç sahne beliriyor aklımda kopuk kopuk o kadar. Sadece kızımla buluşma anımız ve sonrası çok net. Kızımı gördükten sonra ne narkoz kaldı ne ağrı ne de sancı. Canım kızımı kucağıma alınca herşeyi unuttum. Tatlım benim seni çok seviyorum :)

Bizim tayfa gelir gelmez oda parti havasına büründü. Hep birlikte odayı süslediler, sohbet muhabbet, komik fotolar derken şen şakrak geçti zaman. Canım Gizmom bana makyaj yapıp fotolarımızı çekti. Bitanem Handik'im elleriyle yemeğimi yedirdi. Biricik Pınar'cığım bana bebeğin gazı nasıl çıkartılırı, nasıl emziriliri öğretti. :)  Canlarım benim çok şanslıyım sizin gibi dostlarım olduğu için. :)Sizleri çok seviyorum.

Tabii ki canım annemi unutmamalıyım. Başından beri yanımdan hiç ayrılmadıç Uykusuz kaldı, yoruldu, yine de başımdan hiç ayrılmadı. Diğer annem de aynı şekilde beni hiç yalnız bırakmadı. (babaannen) Binnuş da elinden gelen herşeyi yaptı. Hastanedeki ilk gecemizde annecim kaldı Beko'yla birlikte yanımda. O gece kızımız pek mızmızlandı. Biraz uyudu, biraz uyandı!


   
                                                                                                     27.08.2014 / Çarşamba
                                                                                                                                  


İkinci gece de tam tersi  uyudu, 5,5 saat hiç uyanmadı. Hemşireler gidip gelip 2 saatte bir emzirmem gerektiğini söylüyor ama tatlı kızım bir türlü uyanmıyor. Hastaneyi ayağa kaldırdık bu çocuk niye uyanmıyor diye. En son sabah doktoru geldi. Afşin Bey topuğuna parmağıyla vurarak uyandırdı kızımı, için cız etti. Zaten doktora bakışım tüm duygularımı açıkca ifade ediyordu. İkinci gün babası kızımın nufüs cüzdanını hemen çıkarttı, sosyal güvenlik kaydı yaptırttı. Artık o da resmi olarak da bir bireydi. Hastane odamıza yine bir çok sevenimiz geldi. Her gelen güzel dilekler, güzel dualar, hediyeler ve güler yüz bıraktı odamıza. Çok mutluyduk. Pınar'cığım geldi, fotoğraflarımızı çekti. Bu arada bu gece kızım uyurken elinin üzerinden, topuğundan kan alındı, yine de uyanmadı kuzum benim, uykucu güzelim :)



                                                                                                      28.08.2014 / Perşembe
                                                                                                                                   

Üçüncü günün sabahı tüm kontrollerimizi geçirdikten sonra taburcu olduk saat 12:00'da. Ve evimize geldik!!! Bu kızımızın evimizdeki ilk günü. Evden 2 kişi çıkıp, 3 kişilik bir aile olarak döndük... Nasıl güzel, tatlı bir heyecandı anlatamam. Aşkımı öpüp koklaya koklaya bütün vakit nasıl geçti hiç anlamadım.

Zavallı babacık Beko klimadan hastalanmıştı ve hastalık sana bulaşmasın diye kendini üst katta karantinaya aldı...

Kızına hasret 2 gün/gece geçirdi. Kıyamam ona, çok çok üzüldü :(

O gece çok güzel geçti. Uykusuzluk hiç canımı yakmıyor. Kızımla yatıp, kızımla kalkıyorum. Onunla nefes alıyorum...



                                                                                                  29.08.2014 / Cuma
                                                                                                                                  


Tatlı kızımızla evinizde 2.gecemiz. Tatlışım kendini uykudan alamıyor. 4-5 saat uyumadan asla uyanmıyor. Emzirmek için ciddi çaba sarf ediyorum. Tüm gün bu şekilde geçip gidiyor :)


                                                                                                 30.08.2014 / Cumartesi
                                                                                                                                  


Kızım bugün daha düzenli emmeye başladı. En geç 2,5 saatte bir emiyor artık. Çok mutluyum. Nasıl bir duygudur bu ya, Defne Pera'm uyurken çok özlüyorum, o uyurken benim de uyumam gerekirken, ben oturup onu izliyorum...



                                                                                                 31.08.2014 / Pazar
                                                                                                                                      

Tatlışımın bugün göbek bağı düştü tam gece yarısı. Hemen hastaneyi , bebek odasını aradım. "Gözünüz aydın, yarın yıkayabilirsiniz" dediler. Oleyyy!!!  :-) Ve işte bu da ilk banyonun linki.. Tıkla bitanem...

Bunlar da ilk haftanın fotoğrafları...






11 Eylül 2014 Perşembe

Sevdiklerini Şaşırt...

Biricik Pera'm,

Sana bir iki küçük notum var. Bunları bu satırları okurken zaten biliyor ve uyguluyor olacağından şüphem yok, sadece tarihe not düşmek istiyorum...

Sevdiklerine onları sevdiğini söylemekten, göstermekten asla çekinme. Ailene, arkadaşlarına karşı hep güler yüzlü olmaya çalış. İyi niyetini eksik etme. Sevdiklerimize ara sıra küçük komplimanlar yapmak önemlidir.

Örneğin, annene bak. Annen bu işi o kadar güzel yapar ve o kadar güzel süprizler hazırlar ki, insanın nutku tutulur. Süpriz işlerine özenle hazırlanır ve hiç çaktırmaz. Zamanı geldiğinde de insanı şaşkına çevirir ve bu şaşkınlık muazzam bir duygu akışına dönüşür. Bu yöntemi sen de izleyebilirsin. (belki de zaten izliyor olacaksın) O kadar sevgi dolu ve yüreği büyük bir insandır ki o, ona ne yapsan, ne yapsam azdır. Ama o en küçücük şeyle bile mutlu olur. Gözlerinin içi parlar. Niloşu mutlu etmek kolaydır, hoş cümleler, tebessüm ve buseler niloşumuzu dünyanın en mutlu insanı yapar. Tabii bu duygu anında ondan bana, sana ve sevdiklerine geri akar...Bu sevgi dolu aşk insanını da aynı yöntemle ara sıra şaşırtmayı seviyorum. O güzel gözleri süpriz karşısında güneş gibi parlar, ışık saçar. Bunları sen de binlerce kez tecrübe etmiş olacaksın, eminim.

Şimdi sana bir kaç fotoğraf göstereceğim. Bu ona yaptığım küçük, küçük, miniminnacık bir süprizin fotoğrafları. Buna karşın onun mutluluğunu kendin görebilirsin. İşte böyle güzel bir insan senin annen... İkinizi de çok seviyorum aşklarım...


 

 


Hık Demiş...

Kerem Amcası güzel bir çalışma yapmış :) Benim şirinlik yaptığım bir fotoğrafı senin ilk gülümsemeli fotoğrafınla birleştirmiş. Bizlere de "Hık demiş babasının burdundan düşmüş" demek kalmış... Babasının kızı seni!!! Seni çok seviyorum bir tanem... :)


Kızımızın Odasını Bir Sebepten Dolayı Kendimiz Boyadık...

Emek vermek güzeldir. Emek demek, değer demektir. Göz nurudur. Kolay kolay vazgeçememektir. İşin zor olan kısmıdır. Zor olan eğlencelidir, önemlidir. Takımsan eğer, zor olan şeyler kolaylaşır. Zor görünenden zevk almaya başlarsın. Değer verdiklerine emek vermek ise paha biçilemeyendir.

İşte bu nedenle annişinle ilk odanı kendimiz boyamak, süslemek istedik. Belki hayal meyal, belki çok net hatırlayacağın ilk odanı (şuanda oturduğumuz evde daha ne kadar oturacağımızı bilmediğim için kestiremiyorum) işte böyle boyamıştık ve süslemiştik annişinle sevgili kızımız...

 

 

 

 




10 Eylül 2014 Çarşamba

Minik Pera'nın İlk Banyosu...


Çok korkmuştum suyu ya sevmezsen diye...Korktuğum gibi olmadı çok şükür. Babasının kızı; suyu, bıcı bıcı yapmayı çok sevdi. Biz de çok sevindik tabii ki... Buyur ilk banyonu izle bebeğim! 



Uzun Zaman Sonra Anlayacakların...


Değerli Biricik Kızım,

Sana bu yazıyı, annişin sana hamile kalmadan önce ve hamileyken nasıl bir hayat sürdüğümüzü görmen için yazıyorum. İleride bu satırlardan çok mana çıkartman gerekecek.

Bir çocuğu, hamilelik sürecini ayak bağı olarak gören tüm ebeveynlere inat nasıl durulur, nasıl beraberce mutlu olunur, bunları kendin göreceksin. Fotoğraflardan bir hamileliğin hayatı nasıl kutsadığını, bir çifti ve etrafındakileri nasıl galeyane getirdiğini, önem verdiğin tüm değerleri nasıl kutsadığını göreceksin.

Bu sayede günü birinde sen de anne adayı olduğunda, hamileliğinden korkmayacaksın. Çocuğunu beklediğin anlarda hamileliği bir hastalık psikolojisinde yaşamaman gerektiğini, bunun tabiyatın bir lutfu, bir armağanı olduğunu göreceksin.

Seni hayatımıza ne kadar katarsak o kadar daha çok mutlu oldğumuzu gördüğünde, sen de kendi çocuğun için bu hisleri hissedeceksin... Korkuların çekincelerin hafifleyecek. Mutluluğun kalbine akmasına, yüreğini taşırmasına izin vereceksin... Sevgiden korkmayacaksın, sevgiyle var olacaksın. Aşkın, HAYAT demek olduğunu benimseyeceksin. Aşksız nefes alınmayacağını göreceksin. Ve günün birinde annenle ben gibi çok güzel ve aşk dolu bir evlilik yapacaksın inşallah.

Sen, aşktan doğdun, aşk ile büyüyeceksin. Hayatında da hep sevgi olsun. Aileni sev, dostlarını sev, arkadaşlarını sev, okuduğun yeri sev, çalıştığın yeri sev (meye çalış)  :) ... Çünkü ancak yüreğinde sevgi olursa dik durusun. O sevgi seni sen yapar. O sevgi etrafına güzel insanlar toplar. O sevgi ve o güzel insanlarla beraber yıkılmaz olursun. Dost dediklerine değer ver, önem ver. Onları iyi tanı ve iyi seç. Onlar sana her zaman lazımlar. Bunu bil ama bunu asla menfaatin için kullanma. Hayatta hiç bir zaman fedakarlık yapmaktan kaçınma. Bunları yaparsan sırtın yere gelmez. En azından sırtının yere geldğini düşündüğün anlarında bile yanında seni teselli edecek sevdiklerin olur.

Ve unutma acılar paylaştıkça küçülür, mutluluklar ise paylaştıkça bir kartopu gibi büyür. Şimdi fotoğraftaki kişilere bak. Hepsinin simasını tanıyacaksın... İşte bu bizim yıllar önceki halimiz...

Selgün Teyze'nin doğum günü 2013 Ekim'de şöyle başlamıştı...




Bir anda şöyle oldu... Herşeyi başlatan Selgün'nün suratına yapıştırdığım doğum günü pastasıydı... Aslında onun benim burnuma sürdüğü bir lokmalık kremaydı ama sanırım bu yıllarda intikamını acı alan bir kişiliktim...   :)





















Nisan 2014'te Gizem Teyze'nin doğum gününde 80'ler partisi yapmıştık... Çok keyifliydi. Kostüm kiraladık. Nasıl olduysa bu partiye de Gizem Teyzen dolabından bulduğu kıyafetlerle katılmıştı. Hangi konseptte parti yaparsak yapalım, Gizem'in o konsepte uygun kostümü olurdu!!!   :)  Gerçi annenin de hakkını yemeyelim o da sadece üzerindeki sarı mayoyu kiralamıştı :)  Ayrıca bu partide sen de vardın...(annişinin içinde tabii)






 






























Ağustos 2014'te sen doğmadan sadece 1 hafta önce (19.08.2014)  ise Kerem Amca'na süpriz doğum günü partisi yaptık. O an bile doğma ihtimalin vardı ve itiraf etmeliyim ki bu kılıkla Niloş'u doğuma almalarından çok çekinmiştim... Aslında efsanevi bir komedi olurdu ! Aaaaaa unutmadan, Gizem yine kostumünü dolaptan bulmuştu... Ama bu sefer biz de öyle yaptık. (Şapkalarımızı Tayland'daki balayımızda almıştık)



 

 




 

 


Ve tabii ki esas oğlan öpücükleri aldı :)


 
 


Unutmadan, Temmuz Ayı'nda da anneciğin de bana süpriz doğum günü hazırlamıştı. Tüm kadro çat kapı eve gelip süpriz yapmışlardı. Çok iyi organize edilmiş ve hiç çaktırılmamış bir plandı. Son anda asansörde kalanların olması görülmeye değerdi...Keşke görebilseydim o panik havasını :)

İşte yavrum, biricik kızım, biz senden önce, seni beklerken ve seninle beraber böyle bir çifttik, böyle bir gruptuk. Eminim; bu anları yaşamış gibi hissedeceksin çünkü biz her ne kadar 30'larına gelmiş bir grup olsak da içimizdeki çocuk ölmediğinden hep genciz ve hep böyle kalacağız. Sen de öyle ol.

Hayatında senin enerjini çalanlardan uzak dur. Onlar sana yarar değil, zarardır. Bunu unutma! Seni mutlu edenle, sana enerji verenle samimi ol, görüş, paylaş. Onlarla uzun soluklu kuracağın ilişkiler emin ol yaşam kaliteni bile iyileştirir. Onlarla var olursun, onlarla sevinir, onlarla üzülürsün...


Çünkü ailesindir ve aileler;  HİÇ AYRILMAZLAR...